VAZGEÇTİM…

Ne Bülbülün sesi.! Ne Gülün yası.!

Sedadan vazgeçtim yastan vazgeçtim.!

Karmı yağmış güvendiğim dağlara.?

Bahardan vazgeçtim yazdan vazgeçtim..!

Lokman olan dermanını gizledi,

Ben yandınkça o yangını közledi,

Yürek parçalandı içim sızladı,

Şifa zannettiğim baldan vazgeçtim…!

Vazgeçtim mihnet ile gelen Dua’dan,

Vazgeçtim güneşten,geçtim ziyadan,

Vazgeçtim küllenmeyen yardan,

Zümrüt Anka oldum külden vazgeçtim…!

NEREDE KALMIŞTIK…

Uzun bir geceden geriye kalan,

Kısa bir kelime;Nerde kalmıştık.?

Hayal meyal biraz aklımda kalan,

Sevinçleri unutup derde dalmıştık…!

Dalmıştık kedere dalmıştık gama,

Her yanı gizemli her yan muamma,

Bir korkak misali kaçamadık amma,

Kılıçları çekip cenge dalmıştık…!

Bir sıgara dumanı bir çay buğusu,

Bir de eşlik etti bir gül kokusu

Ne kaldıysa geri kurdular pusu,

Alev ateş yanıp deme dalmıştık…!

SAHTE…

Kavgalar sahte oldu döğüşler sahte,

Düşmanlıklar sahte dostluklar sahte,

Düşler sahte oldu rüyalar sahte,

Aşklar sahte oldu dostlar sevdalar sahte…!

İnsanlığın artık kimyası sahte,

Gönüllerin düşü gayesi sahte,

İffetin edebin mayası sahte,

Edebin vakarın tarifi sahte…!

Müminin secdesi kıblesi sahte,

Yönünü gösteren ibresi sahte,

Yazarın noktası,virgülü imlası sahte,

Adamlığın artık ölcüsü sahte…!

YAZAYIM

Kalem namertlik etme yazayım ehvalimi,

Namerdi boşverde merdi yazayım…!

Kelam ehli bilir ancak bu garip hali,

Dermanı boş verde derdi yazayım…!

Yazayım hayali yazayım düşü,

Yazayım baharı yazayım kışı,

Yazayım bu hain zalim gidişi,

Ayağı boş verde başı yazayım…!

Yazayım sahrayı yazayım çölü,

Yazayım deryayı yazayım gölü,

Yazayım içine düştüğüm hali,

Çınarı boş verde dalı yazayım…!

SU SESLİM…

Gökten yağmur değil hasretin yağar,

Sensiz her şey eksik.! Neden Su seslim.?

 Yağmur yağsa bile sensizlik kokar,

 Toprak su kokusu yok.! Neden Su seslim ?

Güneş bak hükmünü yitirdi  yine,

Doğada ne varsa döndü tersine,

Güller solgun renkler fuludur niye,

Yıldızlar yerinde yok.! Neden Su seslim.?

Artık ne Erzincan’da yeşil ovalar

Nede Erzurum’da dumanlı dağlar,

Nede elleri koynunda bir güzel ağlar,

Gözlerde de yaş yok.! Neden Su seslim.?

NASIL GÜLEYİM…?

Gül diyorsun devran baba düzene,
Bu düzen böyleyken nasıl güleyim…?
Garip yoksulu ezen ezene,
Söyle devran baba nasıl güleyim…?

Mazlum maskesini takmışken zalim,
Torpil ile atanırken muallim,
Harama helal fetvası verirse alim,
Söyle devran baba nasıl güleyim…?

Adalet alet olmuşsa gücün elinde,
Kargalar sürüyle gül bahçesinde,
Üzülerek ediyorum müşahede,
Söyle devran baba nasıl güleyim…?

Maddeye Ram olmuşken böyle insanlık,
Mana ağızlarda sade seyranlık,
Mümin münafığa duyuyorsa hayranlık,
Söyle devran baba nasıl güleyim…?

Unutmam imkansız birde yaram var,
Her gece sinemi yakar ha yakar,
Sağımdan saplanır soluma batar,
Söyle devran baba nasıl güleyim…?

SEVDİM…!

Alem Avrupa-i rüya görürken,
Ben sırtımı dönüp Turanı sevdim…!
Kızıl elmaya doğru sevda güderken,
Adriyatikten cin seddine dayanan vatanı sevdim…!

Bir de kızıl sevda yanar bağrımda,
Parça parça etti kırklı çağımda,
Yeşermese bile gönül dağım da,
Yaprağımı dökse de hazanı sevdim…!

Bazen çile,bazen elem,bazen dert,
Bazen de talihim olmuştur namert,
Dedim vardır elbet bunda da bir hikmet,
Halden hale koyup yazanı sevdim…!

Garibanın hem hal oldum haliyle,
Gıyabında değil direk kendiyle,
Bağlasalar kement ile kendirle,
Haksız babam olsa dahi isyanı sevdim…!

GİZLİYİM…

Beni aramayın günahlarım, düşün peşimden,
Yersiz yurtsuz bin pişman da gizliyim…!
Düşün hayalimden, düşün düşüm den,
El-Hak El-Hak diyen bir vicdan da gizliyim…!

Damla idim sel ettiniz, sel beni,
Gülistana el ettiniz, siz beni,
Görse şimdi tanıyamaz gül beni,
Dibi görünmeyen bir ummanda gizliyim…!

Kainat uykuya daldığı anda,
Farklı mekanlarda,farklı zamanda,
Elif adlı bir sevdanın uğrunda,
Vav’a aday bir devranda gizliyim…!

26/12/2019 Hüseyin KARACA

YORGUNLUK ŞİİRLERİM… 3

Bu kahrolası yorgunluk üşenmiyor da beni alıp alıp götürüyor taaa nerelere…!

On beşinde ki saflığıma,yirmi de ki kural tanımazlığıma, otuzun da pespaye insanlara heba ettiğim günlere, kırkında nedametlerimin saçıma kar yağdırdığı senelere…

Bin pişmanlığın tam ortasına bırakıyor beni, yapayalnız tek başıma, çaresiz ismimi yazıyorum pişmanlıklarımın altına büyük harflerle…
Sahi benim ne işim var şimdi bu olunmaz hallerde?

Oysa ki; ölü yürekler cana gelirdi şiirlerim le,
Şimdi zihnim de yorgun, kalemim de…

Belki de yorgunluğumla kar yağmayan bu beldede yeni bir bahar gelir ümidiyle, kardelenlerin açışını bekleyeceğiz…

Hokkımızdaki Misk-i amber kokulu mürekkebimiz kurumasa, yine yeniden hayallerimizi süsleyen periye en bakir cümlelerle şiirler yazacağız…

Yine sevdiklerimizi Huma kuşu yapıp en yükseklere çıkaracağız,
Meleklere eş edip, aminlere karışıp göklerde buluşacağız.

Belki….

Belki de olunmaz bu halimizle bu hüzün diyarında kalacağız ebeden,
Belki de hep hüzün şiiri yazıp, hüzün şairi olacağız bundan sonra.
Ve bi haber olacağız dünyalık zevkten,neşeden ve sevgiden…!

Sahi benim ne işim var şimdi bu olunmaz hallerde…?

Belli ki yine arızaya düştüm herhalde…!!!

Hüseyin KARACA 21.12.2019

Atilla AĞRILI’nın Gönül penceresinden Erzurum… Eminim Erzurum’u hiç böyle okumadınız.

“ERZURUM” BUNDAN DAHA BÜYÜK AD VARMI?

Erzurum adı; Sıladır, kordur, ulu dağlardır. Aziziye, Palandöken, Top dağı, Allahuekberdir.

Dedem şehit, doksan üç harbi, on iki Mart, hürriyet, cumhuriyettir. Ölüp ölüp dirilmek, vatan toprağını kanla sulamak, düşmana mezar demektir.

Şehitler yatağı, mücahitler otağı, gazilerin bulunduğu kahramanlar demektir.

Yiğitlerin harmanı, bahadırların kalesi, koç yiğitlerin meydanı, cengâverlerin cennet makamıdır. Kafkas yanın yolu, Fırat’ın coşkunluğu, Murat’ın kaynağı… Geçmiş ölümlerin, kıyımların, yıkımların, açlık ve sefaletin acısıdır.

Erzurum; Şerefli şanlı zafer günü, tarihin dünüdür. Esaret zincirlerinin kırıldığı, Cumhuriyetin kurulduğu bugündür. Görmeden, yaşamadan, tanımadan kabul edilendir.

Tarihi dokunun, haz ve onurun, Dadaşın, Barın, şiirin ve şairin kendisidir.

Çetin savaşların, unutulmaz destanların, çift başlı kartalların, bir garip sevdaların yaşadığıdır.

Manilerin, türkülerin, ağıtların, çarşı pazarların… Hayat felsefeleri’ inin, maddi ve manevi temizliğin berraklığıdır.

Beyazın, güzelin ve masumun saflığıdır. Sevgidir, duygudur. Edepli, erkânlı insandır. Feleği hicveylemiş Nef’i nin, ah çekip yollara düşen Emrah’ın… Dertli Keremin, Hâk diyen Sümmâni’nin özüdür.

Gönüllerin sesi, ilham aldığımız baş yastık, duygularımızın oluştuğu ailedir. Geleneklere bağlılığın, ehl-i imanın, hayâ duymanın, edepli olmanın, hayrın ve bereketin adıdır. Gönüllerde yer edenlerin, Fukara gönülleri gülşen edenlerin, pirlere hürmet edenlerin, dua almaya gayret edenlerin, Mevla’ya emanet edenlerin dergâhıdır.

Ayağa giyilen Cıstiğin, Zığvanın, Yelek üstü Gazekinin, hartı denen palto’nun… Keyifli günlerin, doyulmaz zevklerin, hayallerin bir başka bahara kaldığıdır.

Palandökende ki Zambağın, Eğerlide ki Kardelenin, Top dağında ki Çiğdemin, Öpüp yüzümüzü sürdüğümüz topraktır. Kol kola, omuz omuza Hoş bileziğin, Tamzaranın, Baş barın, Bar başının, Poççik’in… Hıngelin, Çortutunun, haşılın, hasıtanın, cılbıranın, herlenin, sironun, gavutun, çırtmanın, löbyenin, tıs üvezin tadıdır.

Terbiye ve eğitimin, sevginin ve saygının, yoksulun, düşkünün… Yetimin, kimsesizin, korunup kollanmanın yoludur. Zurna’nın inceden ince içimize döküldüğü, Davul’un bize güç verdiği, Teyyy diye atılan nağranın sesidir.

Çay’ın tutku olduğu, tazelendikçe ömrün uzadığı, kıtlama şekerin dil üstünde tutulduğu, semaverlerin dizildiği, özlemlerin duyulduğudur. Ana yurdudur. Baba yurdudur.

Türli tevir şeylerin olduğu, bizim olan her şeyimizin sessizce, fütursuzca, işgüzarca, kaybolduğu… Eski mahallelerin şimdilerde arandığı memlekettir. Erzurum adının büyüklüğünü unutanların, şahsi ikbal peşinde koşanların… Erzurum isminin, siyaset üstü olduğunu anlamayanların yok olduğu şehirdir.

Erzurum adı büyüktür. Bundan daha güzeli yoktur.

Teşekkürler kıymetli hocam Atilla AĞRILI