TÜRKİYE ve TÜRKLÜK

Gündeme dair iki kelam:

Kendisine Türkiyeli
Deli demez vallah deli,
Ne mutlu Türküm diyeli,
Bir asırdan fazla oldu

Ne istersiniz vatandan,
Bedel ödeyip yatan dan,
Hokkabazdan şarlatandan,
Hesap sormak farz-ı kati oldu.

Ekmeğini yiyyip içip,
Nimetleriyle geçinip,
Türke çirkin gömlek biçip,
Yakasından tutan oldu.

Türklük, şereftir şandır,
Türk eşittir Müslümandır,
Ümmet için akan kandır,
Ekmeğini banan oldu.

İslamdır muhakak en ulu sancak,
Bu uğurda ölen Türklerdir ancak,
Ebediyen bu yurt Türkçü kalacak,
Aksini iddia edip mefta olanlar oldu.

İrili ufaklı hain ordusu,
Sarmış hepsini Türklük korkusu,
Hudutları kaplamış köpek kokusu,
Tasması elinde kalanlar oldu.

Su içtiği kabın içine edip,
Aynı suyu içer demi ne garip,
Sonrada kurt postuna gizlenip,
Çıkıp köpek gibi mızlayan oldu.

21 Haziran 2024 Hüseyin Karaca

AMCAM ve MUCİZE

✍️ AMCAM ve MUCİZE

Askerden yeni geldiğim yıldı, rahmetli amcam Dilovası’nda Çolakoğlu demir fabrikasında kendi arabasıyla çalışıyordu.

Erzurum’da kış şartları ağır olduğu için aynı fabrikada bana da iş ayarlayıp beni yanına çağırdı.

Amcamın çağrısına bigane kalmayıp bindim otobüse düzdoğru Gebze’ye gittim. Gittiğim günde hemen iş başı edip Enter marka bir kamyonda işe başladım…

Arabayla demir fabrikasında eriyen demirlerin atık maddesi olan cürufları fabrika dışında bulunan döküm alanına çekiyordum…

Dolu boş kantara girip kantar fişlerini biriktirip ay sonunda hesap görürdük….

Neyse, bir gün yine arabayı sıcak cüruf yükleyip kantara geldim, tam 18 ton civarında bir yük mevcuttu arabada, o teknolojide bir araç için fevkalade fazla bir yüktü…

Fabrikanın çıkışı bayağı bir dik rampa ve inişide öyle… Birinci vites rampayı ölü diri çıktım, tam inişe dönmek üzere 1. vitesten 2. vitese atacağım sırada vites kolu şanzımanın üzerindeki yuvadan çıkıp elimde kaldı. Araba 18 tonla yeniş aşağıya döndü ki sormayın gitsin… Vites yok, havalar boşaldı firen tutmuyor, elimde bir tek direksiyon kalmış…

Bu arada döküm alanı rampanın bitiminde sol tarafta, az ilerisi E 5 karayolu, eğer arabayı durduramayıp E 5’e çıksam su gibi akan yolda kaza değil katliam olacak!

Bir yandan bildiğim bütün duaları okuyor, diğer taraftan tabiri caizse gemiyi sağ selim bir şekilde limana çekmem gerekiyordu…

Rampanın bitimine yakın bir yerde yolun sağına hemüz yeni dökülmüş bir toprak yığını gözüme çarptı, hiç tereddüt etmeden direksiyonu kırdım toprak yığınına doğru. Araba öyle bir çarptı ki toprak yığınına, vücudum öyle bir çarptıki ön cama parişan oldum. Ama araba durmuş, ayaklarım titriyor bir türlü arabadan inemiyorum…

5-10 dakika sonra kendime gelip, hurda götüren bir arabaya binip fabrikaya gittim. Gece geç saatler olmasına rağmen amcam çalışıyordu… Amcama durumu anlattım, dediki; “Geç yat yat dinlen, yarın gider bakarız”

Sabah amcamın arabasıyla arabanın yanına gittik…

Amcam ellerini kaldırıp”Allah’ım sana şükürler olsun” dedi… Küçük bir şaşkınlık yaşadım, amcam, kazayı bu kadar ucuz atlattığımamı şükür etti, yoksa başka bir şeye mi diye…

Ve başladı konuşmaya:

“Hüseyin, iki gün önce arabayla bu toprağı döküm alanına götürüyorum, tam burada arabanın lastiği patladı kriko kaldırmayınca bende toprağın bir kısmını damper yapıp buraya boşalttım”

Belkide o lastik patladığında amcam ne kadar kızmıştır, yeğeninin ve bir sürü mahsunun hayatını kurtaracağını bilmeden…

Belkide “Sizin hayır sandığınız şer, şer sandığınız şeyde hayır vardır. Allah(c.c.) bilir, siz bilmezsiniz.” ayeti kerimesi ilham olmuştu amcama… Allah bilir…

Tam bir mucize yaşamıştık amca yeğen…

Hayatımın her alanında hep mucizem olmuştur amcam, ruhu şad, mekânı cennet olsun…

Rahmet, minnet ve büyük özlemle…

✍️ BIRAK YAŞASIN

Adamın biri Erzurum/Pasinlere (Hasankale’ye) gider. İşi her neyse halleder geriye dönmeye karar verir. Dönecek dönmesine de, tren bileti alacak parası yoktur.

Düşünür taşınır sonunda bir çıkış yolu bulur. Bir tane ocak tuğlası bulur, tuğlayı ezip toz haline getirir. Gazete kağıtlarının içerisine belli miktarlarda doldurduğu tuğla tozlarını pire ilacı diye satmaya karar verir.

Tren garında başlar bağırmaya: “Pire ilacı, pire ilacı diye…

Yaşlı bir amca birtane alıp adama sorar:

-Yiğenim, bu ilacı nasıl kullanacağız?

Adam cevap verir:

-Amca, pireyi yakalayacaksın, sağ yanının üzerine yatıracaksın, ayaklarını bağlayacakasın, bu tozdan pirenin gözüne iki damla dökeceksin. der…

Yaşlı adam yine devam eder

-Ölürmü yiğenim?

-Ölür amaca ölür

-Yiğenim ya ölmezsse?

Genç adam cevap verir

-Amca, eğer ölmezsse bırak yaşasın!

Bu gün vicdan sahibi sayfa arkadaşlarımdan birisinin bir paylaşımına denk geldim.

Kamusal alanda bir lambanın gece, gündüz fark etmeksizin aylarca yanması vicdanına dokunmuş. İdarecesinden tut hizmetlisine kadar ricada bulunmuş ama ne yazıkki lambayı söndürtürememiş… Paylaşımında yardım istiyor, “bu işi nasıl haldeyim” diye…

Pek tabi benimde hassas olduğum bir konu olduğu için hemen dikkatimi çekti…

Ne yazık ki benimde benzeri müşahedelerim olmuştur, lambayı gölgede bırakacak türden…

Lamba ve ötesi desek daha doğru olacak.

Neyse, arkadaşımın paylaşımının altına üsteki komik bir o kadar da ders niteliğinde ki diyaloğu yazıp ve altına şu notu düştüm.

“BIRAK YAŞASIN”

(Memleket yangın yeri, bırak o da yansın)

GÜZEL OLSUN

GÜZEL OLSUN!
Öyle özen göster ki toprağa taşa,
Bahçene diktiğin gül güzel olsun!
Üç günde yaşarsan erkekçe yaşa,
İçine düştüğün hâl güzel olsun!

Sevgide, saygıda, törede, dinde,
Namertlikte, mertlikte senin elinde,
Derya gibi akan insan selinde,
Üzerinde gittiğin yol güzel olsun!

Ölüm haktır, tatatacak bütün mahlukat,
Geçip gideceğiz bir gün muhakkak,
Bir defalık gidiş yiğitçe olmalı mutlak,
Uğruna öldüğün kul güzel olsun!

Zülmetme düşküne, üzme garibi,
Henüz dil yarasının yoktur tabibi,
Unutma onlarında var bir sahibi,
Akrep ten ödünç alma, dil güzel olsun!

Sevgi topla dağdan,taştan, bayırdan,
Baharda bağlardan, yazın çayırdan,
Her halinden razı olsun yaradan,
Uçup tünediğin dal güzel olsun..

Bağrına bas kokla sev sevdiğini,
Yüreğinde sakla özlediğini,
Münafık’a hayduda verme elini,
Uzanıp tutuğun el güzel olsun!

20 09 2023
Hüseyin Karaca

GÜZEL OLSUN…

GÜZEL OLSUN!

Öyle özen göster ki toprağa taşa,
Bahçene diktiğin gül güzel olsun!
Üç günde yaşarsan erkekçe yaşa,
İçine düştüğün hâl güzel olsun!

Sevgide, saygıda, törede, dinde,
Namertlikte, mertlikte senin elinde,
Derya gibi akan insan selinde,
Üzerinde gittiğin yol güzel olsun!

Ölüm haktır, tatatacak bütün mahlukat,
Geçip gideceğiz bir gün muhakkak,
Bir defalık gidiş yiğitçe olmalı mutlak,
Uğruna öldüğün kul güzel olsun!

Zülmetme düşküne, üzme garibi,
Henüz dil yarasının yoktur tabibi,
Unutma onlarında var bir sahibi,
Akrep ten ödünç alma, dil güzel olsun!

Sevgi topla dağdan,taştan, bayırdan,
Baharda bağlardan, yazın çayırdan,
Her halinden razı olsun yaradan,
Uçup tünediğin dal güzel olsun..

Bağrına bas kokla sev sevdiğini,
Yüreğinde sakla özlediğini,
Münafık’a hayduda verme elini,
Uzanıp tutuğun el güzel olsun!

20 09 2023
Hüseyin Karaca

YANGIN…

Bu gün bu saatler, bu dakikalar,
Gönlümün sultanı yollara düştü…
Papatyalar, begonyalar, goncalar,
Bilinmez hallerden hallere düştü..

Yollar ıstıraplı, yollar çok çetin,
Kahrı çeklirmi şimdi asr-ı gurbetin?
Sabrın, selemetin, gücün takatin,
Her zerresi uzak uzak illere düştü…

İçten içe yangın sardı her yanı,
Mekanı mevkii hemde zamanı,
Gizli gizli yanar çıkmaz dumanı,
Zerresi miskali dillere düştü…

Hüseyin Karaca olmak…

Bazen sebebe, bazen nedene, bazen de bir resme bakar yazarım.

Bazen söverim, bazen döverim, bazense överim…

Ne sövdüklerimden nadim oldum, ne dövdüklerimden, ne de övdüklerimden vazgeçtim…

Bazen Neyzen Tevfik’liğim tutar, “Devri devrandan” başlarım, bazen Ozan Arif olur kötü haşlarım, bazen Akif olur köpek taşlarım…

Arada birde Cemal Safi, Ali Tekintüre olduğum da olur!

Ama en sevdiğim Hüseyin Karaca olmak!

Her yazdığım şiirin, her yazdığım yazının bir hikâyesi, bir geçmişi, bir geleceği muhakkak vardır.

Yani; ne kağıt israf olur, ne nede mürekkep…

Ne insanlık zayi olur bende, ne de alçaklık…

GÖZLERİN

Bi “GÖZ” şiiride benden olsun…

Nasıl anlatılır, nasıl söylenir?
Ruhumu Turan’a bağlayan nehir gözlerin!
Fatih’in rüyası İstanbul denir,
Dünyanın başkenti şehir gözlerin!

O gözler ki beni bende ben eder,
Gündüzleri şems olur, geceler kamer,
Ne elem bırakır, ne de gam keder,
Yürekten tutmakta mahir gözlerin.

Gözlerinde on asırlık özlem var,
Bakışında bin bir çeşit gizem var,
Göz pınarında ab-ı hayat,zemzem var,
Batıni değil batıni, zahir gözlerin.

08-06-2022 Hüseyin Karaca