GÖZLERİN

Bi “GÖZ” şiiride benden olsun…

Nasıl anlatılır, nasıl söylenir?
Ruhumu Turan’a bağlayan nehir gözlerin!
Fatih’in rüyası İstanbul denir,
Dünyanın başkenti şehir gözlerin!

O gözler ki beni bende ben eder,
Gündüzleri şems olur, geceler kamer,
Ne elem bırakır, ne de gam keder,
Yürekten tutmakta mahir gözlerin.

Gözlerinde on asırlık özlem var,
Bakışında bin bir çeşit gizem var,
Göz pınarında ab-ı hayat,zemzem var,
Batıni değil batıni, zahir gözlerin.

08-06-2022 Hüseyin Karaca

EKONOMİNİN MİNİ KİTABI

Ekonominin kitabını yazmadım ama şuraya şu kıt aklımla bir kaç maddelik bir şeyler yazayım…

1.Başta Suriyeliler olmak üzere ülkemize illegal şekilde giriş yapmış mülteciler (ama)sız,(fakat)sız,(lakin) siz bir şekilde ülkelerine gönderilmeli. Çünkü bu bir milli beka sorunudur. Belki bu gün değil ama bir gün mutlaka kendi ülkelerine yaptıkları ihanetin benzerini güzel ülkemize yapmayacaklarının hiç bir garantisi yoktur. Ve üzülerek müşahede etmekteyiz ki; çoluk çocuğumuzun ırzına namusuna tasallut olmuş, canlarımıza, mallarımıza kast etmiş, yoğunlukla yaşadıkları bölgelerde yerel halka yaşamı zindan etmiş durumdadırlar…

Birde bunun sosyo, ekonomik ve kültürel boyutu var ki hakkında kitaplar yazılabilir. Sadece ekonomik boyutu yıllık Türk devletine milyon dolarlılarla ifade edilmektedir… Onun için herhangi bir duygusallığa kapılmadan, Ensar-Muhacir edebiyatı yapmadan ülkelerine gönderilmelidir… Sosyal ve Kültürel boyutu ayrıca ele alınması gerek bir konu.

2.Sosyal yardımlar sadece gerçek ihtiyaç sahipleri olan; dul,yetim,yaşlı ve sakat harici eli ayağı tutuğu halde ”Ekmek elden, su gölden” deyip hiç bir iş yapmayan, yada milyonları olduğu halde, üzerine mal varlığı göstermeyip fakir fukaranın hakkını gasp eden soyguncular tespit edilip hiç bir siyasi kaygıya kapılmadan derhal verilen yardımlar kesilmelip, gerçek hak sahiplerine verilmeli…

3.Ekip biçmediği halde köylere verilen arazi yardım paralarının nereye gittiğine dair bir denetim mekanizması oluşturulmalı. Eğer maksadına uygun şekilde kullanılmıyorsa, ki, iyi biliyorum kullanılmıyor, bu vurguna da bir şekilde son verilmeli..

4.Tarımda ve hayvancılıkta verilen devlet desteği aylık denetimler yapılarak sürekli kontrol altında tutulup, almış olduğu hibeyi ya da teşviki farklı amaçlarda kullananlardan misliyle geri alınmalı…
Gerçek manada Tarım ve hayvancılık yapan köylüye çiftçiye değil kredi hazinenin kapıları açılmalı… Bu ülkenin yeniden kalkınmasının tek formülü şimdilik tarım ve hayvancılık gibi gözükmektedir…

5. Özelikle ülkenin Güney Doğusunda kullanılan kaçak elektriğin, kayıp ve kaçak adı altında namuslu vatandaştan tahsil edilmesine derhal son verilmeli…

6.Özelikle hükümet üyelerinin ve bürokrasisinin ”Kendi işlerinde kendi mumunu, devlet işlerinde devlet mumunu” kullanmaları yasalarla sağlanıp bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır…
Örnek: x kurumundaki müdür,amir,yönetici vesair devletin tahsis etmiş olduğu araç ve gereçleri katiyen devlet işleri dışarısında kullanmalarının önüne geçilmeli…

7.Başta belediyeler olmak üzere lüksten, israftan ve hemen hemen her makam sahibine araç tahsis etmekten acilen vaz geçilmeli…
Örnek: Kira bedelleri çok astronomik rakamlara kiralalanan araç filoları…

8.Kamu ihale yasası tekrar gözden geçirilip, sadece yandaşların değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin katılabileceği normlar oluşturulmalı… Doğrudan temin adı altında hak edene değil, ahbap çavuş ilişkisinden hareketle hak etmeyene verilmemeli…

9.Bütün siyasilerin birinci derece yakınları damatları,kardeşleri,çocukları her hangi bir kurum ve kuruluşta imtiyaz sahibi olmamalı ve siyasi ağırlığından dolayı bürokrasideki ekonomik işleyişi sekteye uğratılmamalı…

10.Siyasi partilerin secim yardımları kesinlikle kaldırılmalı… Milletten toplanan vergilerin seçim dönemlerinde siyasi partilerin seçim propagandası yapmak için hovardaca harcanmasının derhal önüne geçilmeli.

11.Devlet büyükleri başta HZ. Peygamber ve onun dört büyük halifesini örnek alıp devleti o şekilde idare etmeleri…
Yani; Devlet yönetimi ”Çalan el kızım Fatma’nın eli de olsa kesin” diyebilecek bir anlayış ve ahlaka dönüşmeli…

Benim aklıma gelenler bu kadar. Ben şöyleyim birisini, siz getirin gerisini…

Sadi SOMUNCUOĞLU vefat etti

Sadi SOMUNCUOĞLU vefat etti

Ülkücü camianın seçkin şahsiyetlerinden eski Devlet bakanı, Türk Ocakları eski genel başkanı, Milli Düşünce Merkezi başkanı Sadi SOMUNCUOĞLU vefat etti.

Ömrünü Türk-İslam davasına vakvetmiş, ömrünün son demine kadar da inanç ve ideallerinden asla ödün vermemiş bu kıymetli devlet büyüğümüzün vefat haberini derin bir üzüntüyle öğrenmiş oldum.

Merhum büyüğümüze Cenab-i Hak’tan rahmet, başta kederli aile efkarı olmak üzere sevenlerine Sabr-ı Cemiller dilerim.

Peki, Sadi SOMUNCUOĞLU kimdir?

“Türk siyasetçi ve gazeteci Sadi Somuncuoğlu, 1940 yılında Ankara’da dünyaya geldi.

İlk ve ortaokulu Aksaray’da, lise ve yükseköğrenimini Ankara’da tamamladı. 1965 yılında “Bab-ı Ali’de sabah” gazetesini çıkardı. Daha sonra gençlik döneminde feyzaldığı Türk Ocaklarının başkanlığını yaptı(1994-1995). 1967’de aktif siyasete atıldı. 1969 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi Adana Kongresi’nde Genel İdare Kurulu üyeliğine seçildi.

1967-1969 döneminde Ülkü Ocakları’nı kurdu. 1969 tarihinde, Devlet Dergi’sini çıkardı ve bu dergide birçok yazı yayınlandı.

1970’te Ülkü Ocakları Birliğinin kuruluşunda görev aldı. 1977 yılında Niğde milletvekili olarak TBMM’de görev yaptı. 1995 Türkiye genel seçimlerinde Anavatan Partisi listesinden Aksaray milletvekili seçildi. Daha sonra bu partiden ayrılarak MHP’ye girdi ve 1999 seçimlerinde de MHP milletvekili oldu.Aktif siyasetten çekildikten sonra kitap ve köşe yazılarına ağırlık veren Somuncuoğlu’nun halihazırda yayınlanmış 7 kitabı vardır.”

DEĞİLİM

DEĞİLİM

Takiyeci müptezeller dinleyin beni,
Önündeki yal hatrına susanlardan değilim.
Ekmeğime azık olsun diye her b*ku,
Akşam sabah ekmeğime sürenlerden değilim.

Aç gezerim, dik gezerim alemi,
Neyim varsa alenidir aleni,
Pervane gibi her dönemde döneni,
Adam sayıp görenlerden değilim.

İkbal için türlü tavır kılığa girip,
Bu zilleten olmayıp hiç müzdarip,
Eşeğin mühürdar olduğu yerde olup baş katip,
Kalemimi menfaate sürenlerden değilim.

Kendi nefsinden başka bir şey görmeyen,
Bir garibin göz yaşını silmeyen,
Kan emmekten başka bir şey bilmeyen,
Kan emici sülüklerden değilim.

Çocuk yaşta hemhal olduk davayla,
Kavgayla dövüşle binbir belayla,
Vatana bağlıyız kara sevdayla,
Dara düştüğünde tüyenlerden değilim.

Neyse yazdım yine bu gün inceden ince,
Sözler bana ait hep Hüseyin’ce,
Karanlıkta bir tek gölge görünce,
Hop hop eden yüreklerden değilim.

13 Ocak 2021 Hüseyin Karaca

GÖNÜL DAĞI

GÖNÜL DAĞI

Yinemi başını sis boran aldı.?
Göz gözü görmüyor oy Gönül Dağı.
Seninde sevdaların yarımmı kaldı.?
Yarım yamalak ne varsa yüreğime koy Gönül Dağı.

Sende ben gibi düşmüşsün dara,
Her yanın simsiyah her yanın kara,
Benide düşürdün gama efkara,
Derdi gamı yüklenmek bende huy Gönül Dağı…

Bazende başında çiçekler açar,
Misk-i Amber gibi kokular saçar,
Bülbüller ötüşür turnalar uçar,
Kışın karın bana pay Gönül Dağı…

Kimisine ballı kaymak yedirdin,
Kimisini zirvelerde gezdirdin,
Kimisini öz canından bezdirdin,
Terazinde ayarın yok vay Gönül Dağı..

On iki ay üç yüz atmış beş günde,
Ne günler bilirim asırlık sende,
Darp izleri halen daha sinemde,
Açtığın yarayı açacağına say Gönül Dağı…

Hüseyin Karaca 27 ARALIK 2020

ESKİCİ

Bir “ESKİCİ” şiiri de benden olsun.

Hele dur eskici dur bekle beni,
Şurada yarım asırlık aldanışım var,
Ne eski sayılır ne de çok yeni,
Hayal kırıklığından sarsılışım var.

Bir de güven duygum var, o da çok eski,
Üzerinde tepinmişler, kuruş etmez ki,
Kimi çakal eniği kimisi tilki,
İnsan sanıp sanıp, inanışım var.

Sevdikçe canımı yaktı kavurdu,
Aldı küllerimi saldı savurdu,
Ne bir aman verdi,nede az durdu,
Kesintisiz acıya katlanışım var.

Heyhat nerde kaldı siyah saçlarım,
Güzel bakıp, güzel gören o bakışlarım,
Zemheriye inat gül derleyen kışlarım,
Dost ağlarken yedi sene gülmeyişim var.

Kıymeti kalmadı artık bunların,
Ağustosta gölge eden çamların,
Sultanlara konak olan hanların,
Duvarına vefa yazan serzenişim var.

Yerlerine mandal versen de olur,
Yükseğe asayım olmasın çamur,
Her zaman başı dik, her zaman vakur,
Bir tek bunu vermem asil davranışım var.

26 Ağustos 2021 Hüseyin Karaca

BEGİM

BEGİM

Fakir niye fakir bilirmisin sen.?
Baştaki demişti şeydendir begim.
Kendisi bal kaymak devran sürerken,
Peygamberi örnek gösteren beydendir begim.

Neye el uzatsan elin yanıyor,
Tok ne bilsin alem toktur sanıyor,
Ne garibi ne de yoksul tanıyor,
Düşünmeden sandığa attığın reydendir begim.

Arpa, buğday,ekmek kuyruk kuyruksa,
Dün beşe aldığın bu gün onbeş olmuşsa,
Üretim, imalat eğer durmuşsa,
Tebbeliğe alıştırılıp, yan gelip yatan köydendir begim.

Saflar ayrıldı artık selam sabah kesildi,
Hırsızlar ödül aldı garibanlar asıldı,
Korku korku üstüne yiğit sesler kesildi,
Devleti kendi sanan heydendir begim.

Bunca haksızlığa susmu olalım,
Zalimin yaksında süsmü olalım,
Devletimiz baba küsmü olalım,
Biraz kırgın isek başımızdaki siyasi erktendir begim.

9 Aralık 2021 Hüseyin KARACA

VAY DÜNYA VAY

VAY DÜNYA VAY…

Vay ki dünya vay, vay seni emi,
Eşeğe kravat takmadın mı sen.
Üzerinde saltanat sürdü bunca harami,
Mazlumu alev alev yakmadın mı sen.

Hep zülüme el verdin gizli aşikar,
Zayıfı güçlüye eyledin şikar,
Ne kadar puşt varsa oldu bahtiyar,
Köşelerden gizli gizli bakmadın mı sen.

Dalkavuklukta sende geçerli akçe,
Serçeyi bir anda kartal yapar sinsice,
Baş köşede beslenirler böylece,
Bu düzenbazlara madalya takmadın mı sen.

Hakkı savunanı hazetmedin hiç,
Başının tacıdır üç beştane piç,
Sana itimat edip tapanlar hariç,
Dik duranı yüzünün üstüne yere çakmadın mı sen.

Arslanı kediye boğdurdun çok kez,
Sayısı sayılmaz sonu bilinmez,
Tarihe not bunlar billah silinmez,
Yeter artık yeter bıkmadın mı sen….

19 Aralık 2021 Hüseyin Karaca

DİL-DÂR

————DİL-DÂR————–

Öyle bir gülüşü var tabiat nasiplenir,
Kurumuş topraklara diriliş serper Dil-dâr.
Sahipsiz duyguları çıkarsız sahiplenir,
Yaralı yürekleri anlından öper Dil-dâr.

Şimdi çok uzaklarda parlayan yıldız gibi,
Asırlık bir mobilyayı süsleyen yaldız gibi,
Çölde vahaya giden gizemli bir iz gibi,
Baş ucuna pınarı anında diker Dil-dâr.

Merhameti şefkati sarar sarmalar canı,
Ne mekanı bekler ne de ayrı zamanı,
Her cümlenin başında zikrederek Rahman’ı,
Seher vakti uyanıp göz yaşı döker Dil-dâr.

21 Şubat 2021 Hüseyin KARACA