MÜPTEZEL

MÜPTEZEL ✍️

Öyle güzel taklit ederki dini imanı,
Cumayı kaçırmaz asla müptezel..
Yetim başı okşamaya yoktur zamanı,
Bıraksan Mekkeden dönmez müptezel…

Beş vaktin üstüne beş vakit ekler,
İyyekenebudu der, kenastain der,
Sonrada yardımı tağuttan bekler,
Kime secde ettiğini bilmez müptezel…

Sayıları yüz den, bin den az değil,
Dışı bizden içi bizden hiç değil,
Piç diyeceğim amma piçe yazık piç değil,
Yediği çanağa pislemeden gitmez müptezel…

Bazende seninle ağlar, seninle güler,
Kene gibi sinsi sinsi kanını emer,
Her fırsat buldukça sırtına biner,
Sen of demedikçe sırtından inmez müptezel..

Dek dubara ne arasan bolca var,
Göbek atma, bel kıvırma kalça var,
İsminin sonun da abi, dayı, amca var,
Utanmaz arlanmaz edep bilmez müptezel..

Vefası sadece çıkarı kadar,
Kafası yalnızca puştluğa basar,
Ne hayr düşünür, ne de bir eser,
Geberirde tek bir fidan dökmez müptezel..

Yüzü manda derisinden farksızdır,
Vicdan fukarası hemde nursuzdur,
Şerefsizdir, namusuzdur, hırsızdır,
Aynaya bakar bakar da görmez müptezel…

18:12:2022 Hüseyin Karaca

Düş ağrısı

✍️

Elimi yüzüme koymuş, uzaklara, çok uzaklara dalmışım…

Dedi ki; “Dişlerin mi ağırıyor?”

Dedim ki; Yok yok, düşlerim ağrıyor düşlerim!

Şaşkın şaşkın yüzüme baktı “Düşte ağırırmı” dercersine..

Belliki düş ağrısı çekmemiş.

KIZIM…

KIZIM….

Dünya zihnetimsin, dünya varımsın,
Rabbim seni her dem korusun kızım…
Bu dünyada en muhteşem kârımsın,
Hızır benden sonra sana yâr olsun kızım…

Edebini, vakarını, duruşunu sakın ha bozma,
Yüksel yüksele bildiğince alçakta gezme,
Hâk’tan yana olsun kalemin yanlışı yazma,
Haksızlık karşısında sesin gür olsun kızım…

Dalım da sen, gülüm de sen günüm de sensin,
Sol yanımda en müstesna yerdesin,
Düşmanın bile ahlakını söylesin,
Sözün gibi özün de hür olsun kızım….

Ah evladım ahir zaman dikkat eyle kendine,
Şeytan bile hayret eder insanlığın fendine,
Sıkı sarıl imanına, inancına, iline ve törene,
Etrafın tertemiz, yüreğin vicdanın pür olsun kızım…

İyi ki doğdun iyi ki benim kızımsın,
Sen benim çiçeğim nazlı kuzumsun,
Hem en güzel Türküm, hem de sazımzın,
Şanın, şerefin,onurun, gururun kötülüğe sur olsun kızım…

18-11-2022 Hüseyin Karaca

Canım kızım doğum günün kutlu olsun…

Dar ağacı

DAR AĞACI KURACAĞIZ TAKSİMDE!

İhanet, hıyanet birbirleriyle,
Kalleşlik kitabı yazdı Taksimde.
Şerefsizin kalemiyle puştun eliyle,
Kahpelik tablosu çizdi Taksimde.

Kim kime yapar ki böyle kemliği,
Demek ki bol vermişler yağlı kemiği,
Nereden emir almışsa itin eniği,
Gonca gonca güller soldu Taksimde.

Kara bulut gibi çöktü İstiklâllimize,
Ah mı desek, vahmı desek bu halimize,
Beş yaşında çocuk kırklı kardeşimize,
Siyah, yeşil, kahve gözler doldu Taksimde.

Türk, Kürt, Laz demeden kıydılar,
Alevi sünni diye de ayırmadılar,
Malum yine arkasında haçlı var,
İnsanlığın yüz karası haldi Taksimde..

Türk Devleti Türk milleti sağ olsun,
Kahpeler yürekleri yağ olsun,
Şahidimiz âsır olsun çağ olsun,
Dar ağacı kuracağız Taksimde…

14 Kasım 2022 Hüseyin Karaca

Bİ BAKIN

Ölüm yokmuş gibi zalim olmayın,
Zincirli kuyuya hele bi bakın..
Sıra size gelmez sakın sanmayın,
Karaca ahmet’e hele bi bakın…

Kimler kimler yarım kaldı hınçları,
Yüzleri binleri bilmem kaçları,
Ne inci dişleri kaldı ne de sırma saçları,
Ölümü hatırlatan aynaya hele bi bakın..

Harun da, Karun da aynı yere düştüler,
Sultanlar, krallar birer birer göçtüler,
Burda ne etkiyse orda onu biçtiler,
Tenleriden başka ne götürdüler hele bi bakın..

Firavunda ölüm bana yok sandı,
Oysa ki oda bizim gibi insandı,
Kızıl deniz yarılınca anladı,
Adematten başka ne götürdü bi bakın…

Bir de Nemrut vardı İbrahim’e musallat,
Bir zaman zülum ile kurdu sarılmaz bir saltanat,
Tacını tahtını yıktı sivri sinek denen hayvanat,
Acı acı cığlığlıdan gayri ne götürdü bi bakın…

Az kalsın unutuyordum zindanların sultanı Yusuf’u,
İftira, entrika, kuyular yıkamadı ki onu,
Muhteşem finalle taçlandır dı sonunu,
İsmi gönüller de naaşından başka ne götürdü bi bakın…

Süleyman’da bin yıl yaşadı derler,
Emrine amade idi periler cinler,
Haksız aslandan hak alırdı haklı fareler,
İki arşın bezden gayrı ne götürdü bi bakın…

Dedesinden miras kalan kinini,
Al kanlara reva gördü Hüseyn-i,
Tarih vicdan tedavülden kaldırdılar ismini,
Yezid diye anılmaktan başka ne götürdü bi bakın…

05 Kasım 2022 Hüseyin Karaca

EYLÜL 2

Bir şiir yazmak istedim hüzne dair; Güneşin sadece bedenlerimizi ısıtmasının gafletine kapılarak.

Kurumuş ve sararmış yapraklar kulağıma fısıldadı usulca “Eylül Eylül Eylül” diye…

Kalemi kırdım, kağıdı yırttım!

Çünkü; Eylül, en kâdim şiiridir hüznün!

06-09-2022

EYLÜL

Bazen senesine, bazen hissesine, bazen sinesine, bazen nefesine, bazen sesine, Eylül düşer insanın gazel ve hüzün kokuları içerisinde…

Bazısının ölürcesine üzerine, bazısın da öylesine çenesine düşer, Eylül!

Kimisine maddi bir mevsimin başlangıcı, kimisine manen bir tefekkür ve inzivâ halidir Eylül!

Eylül, senenin yaşının kemale erdiği, bilge ve aksakallı bir aydır; Ders verir, öğüt verir anlayana…

Firkat’idir İlkbaharın, yazın.

Kopuştur çiçekten, cimenden, kuş cıvıltılarından…

Ve bu gün; Sene’me, sineme, nefesime, sesime gazel ve hüzün kokuları içerisinde bir “EYLÜL” düştü….

Tüm gönül dostlarıma Eylül’ce gazel kokulu akşamlar dilerim.

1 Eylül 2022

Gözlerin 2

On yedi, on sekiz çağlarım sanki,
Yirmiye çok yakın halim gözlerin.
Kerbeladan daha yaman inanki,
Hüseyn-i susuz bırakan zalim gözlerin.

Ne zaman tökezleyip düşsem yerlere,
Düçâr olsam bilinmeyen hallere,
Mağlup olup seherler de yellere,
Hayata tutunduğum dalım gözlerin.

Hem yakar, hem yıkar, hem de bin çare,
Bunu çok yaşadım binlerce kere,
Ne hancere yer var nede merheme,
Bazen zâlim, bazen âlim gözlerin..

GÖZLERİN

Bi “GÖZ” şiiride benden olsun…

Nasıl anlatılır, nasıl söylenir?
Ruhumu Turan’a bağlayan nehir gözlerin!
Fatih’in rüyası İstanbul denir,
Dünyanın başkenti şehir gözlerin!

O gözler ki beni bende ben eder,
Gündüzleri şems olur, geceler kamer,
Ne elem bırakır, ne de gam keder,
Yürekten tutmakta mahir gözlerin.

Gözlerinde on asırlık özlem var,
Bakışında bin bir çeşit gizem var,
Göz pınarında ab-ı hayat,zemzem var,
Batıni değil batıni, zahir gözlerin.

08-06-2022 Hüseyin Karaca

EKONOMİNİN MİNİ KİTABI

Ekonominin kitabını yazmadım ama şuraya şu kıt aklımla bir kaç maddelik bir şeyler yazayım…

1.Başta Suriyeliler olmak üzere ülkemize illegal şekilde giriş yapmış mülteciler (ama)sız,(fakat)sız,(lakin) siz bir şekilde ülkelerine gönderilmeli. Çünkü bu bir milli beka sorunudur. Belki bu gün değil ama bir gün mutlaka kendi ülkelerine yaptıkları ihanetin benzerini güzel ülkemize yapmayacaklarının hiç bir garantisi yoktur. Ve üzülerek müşahede etmekteyiz ki; çoluk çocuğumuzun ırzına namusuna tasallut olmuş, canlarımıza, mallarımıza kast etmiş, yoğunlukla yaşadıkları bölgelerde yerel halka yaşamı zindan etmiş durumdadırlar…

Birde bunun sosyo, ekonomik ve kültürel boyutu var ki hakkında kitaplar yazılabilir. Sadece ekonomik boyutu yıllık Türk devletine milyon dolarlılarla ifade edilmektedir… Onun için herhangi bir duygusallığa kapılmadan, Ensar-Muhacir edebiyatı yapmadan ülkelerine gönderilmelidir… Sosyal ve Kültürel boyutu ayrıca ele alınması gerek bir konu.

2.Sosyal yardımlar sadece gerçek ihtiyaç sahipleri olan; dul,yetim,yaşlı ve sakat harici eli ayağı tutuğu halde ”Ekmek elden, su gölden” deyip hiç bir iş yapmayan, yada milyonları olduğu halde, üzerine mal varlığı göstermeyip fakir fukaranın hakkını gasp eden soyguncular tespit edilip hiç bir siyasi kaygıya kapılmadan derhal verilen yardımlar kesilmelip, gerçek hak sahiplerine verilmeli…

3.Ekip biçmediği halde köylere verilen arazi yardım paralarının nereye gittiğine dair bir denetim mekanizması oluşturulmalı. Eğer maksadına uygun şekilde kullanılmıyorsa, ki, iyi biliyorum kullanılmıyor, bu vurguna da bir şekilde son verilmeli..

4.Tarımda ve hayvancılıkta verilen devlet desteği aylık denetimler yapılarak sürekli kontrol altında tutulup, almış olduğu hibeyi ya da teşviki farklı amaçlarda kullananlardan misliyle geri alınmalı…
Gerçek manada Tarım ve hayvancılık yapan köylüye çiftçiye değil kredi hazinenin kapıları açılmalı… Bu ülkenin yeniden kalkınmasının tek formülü şimdilik tarım ve hayvancılık gibi gözükmektedir…

5. Özelikle ülkenin Güney Doğusunda kullanılan kaçak elektriğin, kayıp ve kaçak adı altında namuslu vatandaştan tahsil edilmesine derhal son verilmeli…

6.Özelikle hükümet üyelerinin ve bürokrasisinin ”Kendi işlerinde kendi mumunu, devlet işlerinde devlet mumunu” kullanmaları yasalarla sağlanıp bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır…
Örnek: x kurumundaki müdür,amir,yönetici vesair devletin tahsis etmiş olduğu araç ve gereçleri katiyen devlet işleri dışarısında kullanmalarının önüne geçilmeli…

7.Başta belediyeler olmak üzere lüksten, israftan ve hemen hemen her makam sahibine araç tahsis etmekten acilen vaz geçilmeli…
Örnek: Kira bedelleri çok astronomik rakamlara kiralalanan araç filoları…

8.Kamu ihale yasası tekrar gözden geçirilip, sadece yandaşların değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin katılabileceği normlar oluşturulmalı… Doğrudan temin adı altında hak edene değil, ahbap çavuş ilişkisinden hareketle hak etmeyene verilmemeli…

9.Bütün siyasilerin birinci derece yakınları damatları,kardeşleri,çocukları her hangi bir kurum ve kuruluşta imtiyaz sahibi olmamalı ve siyasi ağırlığından dolayı bürokrasideki ekonomik işleyişi sekteye uğratılmamalı…

10.Siyasi partilerin secim yardımları kesinlikle kaldırılmalı… Milletten toplanan vergilerin seçim dönemlerinde siyasi partilerin seçim propagandası yapmak için hovardaca harcanmasının derhal önüne geçilmeli.

11.Devlet büyükleri başta HZ. Peygamber ve onun dört büyük halifesini örnek alıp devleti o şekilde idare etmeleri…
Yani; Devlet yönetimi ”Çalan el kızım Fatma’nın eli de olsa kesin” diyebilecek bir anlayış ve ahlaka dönüşmeli…

Benim aklıma gelenler bu kadar. Ben şöyleyim birisini, siz getirin gerisini…