ARIZA ADAM…✍️

Oturduğu yerde çıldırdı gene,
Derinden derine bir ah çekti arıza adam…
Çoğu zaman kendini koydu elin yerine,
Sağlam ayağıyla sekti arıza adam…

Ne bulduysa attı içerisine,
Yaktı bir sigara delicesine,
Yanlışın ceddine sülâlesine,
Saydı sayıştırdı arıza adam…

Kimine beşik oldu, kimene tabut,
Bazen güneş oldu, bazende bulut,
Zalime hüsrandı, mazluma umut,
Merhamete kanat çırptı arıza adam…

Sırtında sayısız hançer yarası,
Doktorda tabibipte yoktu çaresi,
Şimdi söylemenin geldi sırası,
İğrendi devrana kustu arıza adam…

Unutmadı hiç bir şeyi unutmaz,
Gerçeğiyle üzer, yalan ile avutmaz,
Hakkı bırakıpta hak yiyeni savunmaz,
Vicdanı terazi arıza adam…

Soğuk pınarından içmeyen yoktur,
Gönül köprüsünden geçmeyen yoktur.
Ektiği gülleri biçmeyen yoktur,
Yinede uslanmaz arıza adam..

Yırtık heybesinde hep umut vardı,
Dört bir etrafını harami sardı,
Geriye yaralı bir gönlü kaldı,
Ah çekip inledi arıza adam…

Vurdular sinsice gönül evinden,
Kahpece namerçe tam ensesinden,
Vurgun yedi vurgun merhametinden,
Tövbe etti güvene arıza adam…

21 Ocak 2024 Hüseyin Karaca

SİNAN BAŞKAN

Bu şiirim sana hediyem olsun,
Her satırını, her kıtasını duy Sinan başkan.
Sana kıyanlar ıslah değil, kahrolsun,
Yüreğimize kor oldun oy Sinan başkan…

“Düşman kör nişancıdır” derler, bu yaren işi,
Zaten Bozkurta işlemezdi çakalın dişi,
Çarşanbadan beli idi Perşenbenin gelişi,
Mertliğin canına mal oldu vay Sinan başkan…

Bak şimdiden bir yıl geçti aradan,
Vicdanı olan iflah olmaz bu amansız yaradan,
Vicdan fukaralarını kahreylesin Yaratan,
Kahpelik edenlere baş kaldırmak bizde huy Sinan başkan…

Dişlerimiz sıka sıka kırıldı,
Düşlerimiz tam ortadan yarıldı,
Ne teselli eden oldu ne yaramız sarıldı,
Matem bizde bir gün değil ay Sinan başkan…

O iki yavrunun göz yaşları boğsun sebepkarları,
Allah’sız ,kitapsız, sahtekarları,
Her iki cihanda yansın canları,
Kendini Kerbelada Hüseyin’den say Sinan Başkan…

Burada acı var, elem var, gam var,
Her yürekte sen var sonsuz dram var,
Eminim cennette şimdi bayram var,
Bize göz yaşı düştü sana toy Sinan başkan….

01:01:2023 Hüseyin Karaca

Şahadetinin 1. Yıl dönümünde Rahmet, minnet ve şükranla anıyorum… Yiğit ruhun şâd olsun…

✍️ MAŞERİ VİCDAN BAKIN NE DİYOR!

Maşeri vicdana bir kulak verin,
İmralı’daki kuduz köpek asılsın diyor…
Yönünüzü birazıcık halka çevirin,
Devlete baş kaldıran başlar kesilsin diyor…

İğdam gelsin iğdam, durmasın gelsin,
Dili uzayanın dili kesilsin,
Herkes had bilsin, hudud bilsin,
Bilmeyenler zindanlara basılsın diyor…

Mehmedime bir tek kurşun sıkanın,
Sinemizi alev alev yakanın,
Mikrofonda Seloya selam çakanın,
Kulağını büküp sesi kısılsın diyor…

Kahpece pusular kuran kahpenin,
Peşinden gidenin çanak tutanın,
Adeleti şaşmaz üçgen sehbanın,
Bir şehide on bin mezar kazılsın diyor…

Bir de geçmişi var bütün bunların,
Sayın diyen, bayım diyen kulların,
Gözlerinin iliştiği ovaların dağların,
Zirvesine “Ne Mutlu Türk’üm diyene” diye yazılsın diyor…

23 Aralık 2023 Hüseyin Karaca

✍️ AMCAMIN SİMİTLERİ…

✍️ AMCAMIN SİMİTLERİ…

Ortaokul 1. Sınıf öğrencisiyim. Bizim zamanımızda eğitim öğretim sezonun da bir kez tatil olurdu, o da Şubat ayının onbeşine denk gelir, onbeş tatil denirdi… Tabi eski kışların soğuk tatilleri hariç… Öyle kar yağardı ki adam boyu,soğuğuda ona göre, eksi 30-40…

Yine bir onbeş tatil, dısarıda en az 25-30 derce soğuk, kar büyük adamların ölçü birimine göre adam boyu… Ve öyleydi de sabah kalktığımızda evin kapısı açılmaz durumda olurdu kardan… Bende 50 metre kare gecekondu evimizde sobanın başında, mandalina, portakal kabuklarını sobanın üzerine dizip o mis kokulu ortamda tatilin keyfini çıkarıyorum…

Rahmetli amcamda bir simit fırınında çalışıyor, sabah 3’de, 4’de fırına gidiyor önleden sonra eve geliyor. Yine bir gün amcam diş dişe vurarak işten geldi bense sobanın başında keyf ediyorum.

Amcam biraz ısındıktan sonra bana dönerek tatlı sert biçimde:
“Senin emsallerin ev gecindiriyor,sen sobanın başında pinekliyorsun”

Hemen cevap verdim

“Amca, ne yapıyım ki,?”

Amcam:

“Yarın fırına geleceksin, sana simit verecem götürüp satacaksın” dedi…

Ertesi günü üşengeç adımlarla Cennet çeşmesinin üst tarafında amcamın çalıştığı fırına gittim. Amcam 10-15 adet simidi bir tepsinin içine koyup elime tutuşturdu… “Bunları sat sonrada eve geç” dedi…

Gürcü kapı semtine doğru üşüyerek, üşenerek, utanarak Şener Şen’in”Züğürt ağa” filminde “Domates domatess domatesss” diye bağırdığı sahneyi bilmeyeniniz yoktur. Bende başladım “Simit simitt simittt” diye bağırmaya… Sattıkça sesim daha gür çıkmaya, utanangaçlığımı üzerimden atmaya başladım….

Neyse ben 15 tatilimi simit satarak geçirdim… Tatilin sonunda ne fırın para aldı, ne de amcam… Bütün parayı semaye yi de ve kârı da bana verdiler…

Çok sonradan bir şeyi anladım ki, amcam bana balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretiyormuş, amcam beni hayata hazırlıyormuş, amcam bana helâlinden yaşamayı öğretiyormuş…

Ve o gün bu gün, tam kırk yıldır amcamın sattırdığı simitlerin parasını yiyip yiyip bitiremiyorum…

Allah’ım cümle ölmüşlerimize ve amcama gani gani rahmet eylesin. Aziz ruhları şad olsun…

TERZİ BABA…✍️

Terzi babanın şu meşhur hikâyesini bilir misiniz?

Adından da anlaşılacağı üzere Terzi Baba, Erzincan ilimizde yaşamış, mesleği terzilik olan evliyaullahtan bir zat…
Hatta Erzincan’da adına yapılmış bir camii de bulunuyor…

Rivayet odur ki; bir gün terzi babaya henüz yeni evlenmiş bir kadın dikkiş diktirmek için gider… Terzi baba işini yaparken genç kadın bir kabahat işler, af edersiniz gaz çıkarır.

Gelin işlemiş olduğu kabahaten dolayı öyle mahcup olur ki sormayın gitsin.

Tezi baba işini bitirdikten sonra gelin mahcup bir şekilde sorar:

-Terzi baba borcumuz nedir?

Bütün olan bitenin farkında olan Terzi baba, gelin mahcup olmasın diye sağır numası yapıp cevap verir:

-Kızım kulaklarım ağır işitiyor biraz sesli konuş…

Gelin oh diyerek derin bir nefes alır ve bütün tediğinliğini, mahcubiyetini Terzi babanın dükkanına bırakıp çıkar gider…

Şimdi bunu niye yazdım?

Gaz çıkarıyorsunuz duymamazlıktan geliyoruz, altınızı pisletiyorsunuz görmemezlikten geliyoruz, zannetmeyin duymuyor, görmüyoruz; biz, Terzi Baba adabı takınıyoruz, siz kendinizi kabahatsiz sanıyorsunuz…

Ortaya bir karışık, Osman Öztunç’un dediği gibi “Üzerine alanın”….

“Sözümüz meclisten dışarı haşa
Beyler gördük, efendiler tanıdık
Desen ar gelecek döle, uşağa
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Madem sordun ben de diyeyim amca
Af dileriz cemil cümleden önce
Velakin, velakin sohbete söze gelince
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Yeminliler bu milleti bölmeye
Karpuz gibi dilim dilim dilmeye
Dilinen parçaya pazar olmaya
Beyler gördük efendiler tanıdık

Yoklukla devleti kötürüm yapan
Milletin sırtına oturum yapan
Gelecek seçime yatırım yapan
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Çıkıp kürsülerden nutuk savuran
Konuşup meydanı kasıp kavuran
İnip Shakira’dan güzel kıvıran
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Cız etsin yüreğin diyeyim de cız
Her fırsatta alemin kızını taciz
Eder, eder kendi avradını ilgiden aciz
Beyler gördük, efendiler tanıdık

İş bulmaya gelen bayana dümdüz
Ya sarkıntılık var ya da tecavüz
Ne kadar bedava ne kadar ucuz
Beyler gördük efendiler tanıdık

Birbirine iftira baş döndüren
Ne yalanlar duydum kanı donduran
Yetimi kandıran dulu kandıran
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Burda olsalarda göstersem tek tek
Fakat sorun bunlar değil ki bir tek
Avradından başka herkese erkek
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Eveti unutup yes artık diyen
Nasıl tespit ettin pes artık diyen
Her doğru söylenmez sus artık diyen
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Mecburum demeye duyunuz bu şart
Bildiğiniz büyüklerin hepsi cart
Az da olsa mayadan mert oğlu mert
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Kimi yol tutturmuş adı humanist
Kimisi sosyalist
Kimisi faşist
Fakat ne hazindir
Çoğu satanist
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Duy beni ablası, babası, genci
Duyun ruhunuza geçsin bu sancı
Bazısı oğlancı bazı sübyancı
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Bu milletin diliysen yaz geç diyen
Değil isen sazından vazgeç diyen
Suçlu isem beni de ez geç diyen
Beyler gördük, efendiler tanıdık

Ey Osman’ı Osman yapan sevda ey
Izdırabın bile muhteşem bir şey
İnsan suretinde ya bilmiyom ki ney
Beyler gördük efendiler tanıdık”

GÜZEL OLSUN

GÜZEL OLSUN!
Öyle özen göster ki toprağa taşa,
Bahçene diktiğin gül güzel olsun!
Üç günde yaşarsan erkekçe yaşa,
İçine düştüğün hâl güzel olsun!

Sevgide, saygıda, törede, dinde,
Namertlikte, mertlikte senin elinde,
Derya gibi akan insan selinde,
Üzerinde gittiğin yol güzel olsun!

Ölüm haktır, tatatacak bütün mahlukat,
Geçip gideceğiz bir gün muhakkak,
Bir defalık gidiş yiğitçe olmalı mutlak,
Uğruna öldüğün kul güzel olsun!

Zülmetme düşküne, üzme garibi,
Henüz dil yarasının yoktur tabibi,
Unutma onlarında var bir sahibi,
Akrep ten ödünç alma, dil güzel olsun!

Sevgi topla dağdan,taştan, bayırdan,
Baharda bağlardan, yazın çayırdan,
Her halinden razı olsun yaradan,
Uçup tünediğin dal güzel olsun..

Bağrına bas kokla sev sevdiğini,
Yüreğinde sakla özlediğini,
Münafık’a hayduda verme elini,
Uzanıp tutuğun el güzel olsun!

20 09 2023
Hüseyin Karaca

GÜZEL OLSUN…

GÜZEL OLSUN!

Öyle özen göster ki toprağa taşa,
Bahçene diktiğin gül güzel olsun!
Üç günde yaşarsan erkekçe yaşa,
İçine düştüğün hâl güzel olsun!

Sevgide, saygıda, törede, dinde,
Namertlikte, mertlikte senin elinde,
Derya gibi akan insan selinde,
Üzerinde gittiğin yol güzel olsun!

Ölüm haktır, tatatacak bütün mahlukat,
Geçip gideceğiz bir gün muhakkak,
Bir defalık gidiş yiğitçe olmalı mutlak,
Uğruna öldüğün kul güzel olsun!

Zülmetme düşküne, üzme garibi,
Henüz dil yarasının yoktur tabibi,
Unutma onlarında var bir sahibi,
Akrep ten ödünç alma, dil güzel olsun!

Sevgi topla dağdan,taştan, bayırdan,
Baharda bağlardan, yazın çayırdan,
Her halinden razı olsun yaradan,
Uçup tünediğin dal güzel olsun..

Bağrına bas kokla sev sevdiğini,
Yüreğinde sakla özlediğini,
Münafık’a hayduda verme elini,
Uzanıp tutuğun el güzel olsun!

20 09 2023
Hüseyin Karaca

YANGIN…

Bu gün bu saatler, bu dakikalar,
Gönlümün sultanı yollara düştü…
Papatyalar, begonyalar, goncalar,
Bilinmez hallerden hallere düştü..

Yollar ıstıraplı, yollar çok çetin,
Kahrı çeklirmi şimdi asr-ı gurbetin?
Sabrın, selemetin, gücün takatin,
Her zerresi uzak uzak illere düştü…

İçten içe yangın sardı her yanı,
Mekanı mevkii hemde zamanı,
Gizli gizli yanar çıkmaz dumanı,
Zerresi miskali dillere düştü…

Hüseyin Karaca olmak…

Bazen sebebe, bazen nedene, bazen de bir resme bakar yazarım.

Bazen söverim, bazen döverim, bazense överim…

Ne sövdüklerimden nadim oldum, ne dövdüklerimden, ne de övdüklerimden vazgeçtim…

Bazen Neyzen Tevfik’liğim tutar, “Devri devrandan” başlarım, bazen Ozan Arif olur kötü haşlarım, bazen Akif olur köpek taşlarım…

Arada birde Cemal Safi, Ali Tekintüre olduğum da olur!

Ama en sevdiğim Hüseyin Karaca olmak!

Her yazdığım şiirin, her yazdığım yazının bir hikâyesi, bir geçmişi, bir geleceği muhakkak vardır.

Yani; ne kağıt israf olur, ne nede mürekkep…

Ne insanlık zayi olur bende, ne de alçaklık…

LİYAKAT

Gelin isterseniz önce liyakat nedir onu hep birlikte bir anlayalım.

Liyakat, Arapcadan dilimize girmiş bir terim.

Layık olma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik, kifayet gibi anlamlara gelir.

Mekke feth olunduğunda Kabe’nin bakımından sorumlu olan kişi gayri müslim di, ama görevini bir tamam yerine getiriyordu, Kabe’nin anahtarı kendisinden alındı, alınma gerekçesi artık Kabe’nin bakımını Müslümanlar yapacaktı, alındığı gece şu ayet inzal oldu:

Nisa 58’de Hz. Allah şöyle buyurdu:

“Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt verir. Allah dinler ve görür.”

Ve ertesi gün Kabe’nin anahtarı kendisine teslim edildi.

Yüce yaratıcının kişinin inanç boyutuna bakmadan, işin ehline teslim edilmesi noktasındaki yüce buyruğu, bir işte liyakatin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne semektedir.

Görmemezlikten gelmek de çok büyük bir gaflet ve delalettir.

Liyakatsizlik ve dolayısıyla hiç bir kesimin işini düzgün yapmayışının yıkıntısı altında can çekişen sosyo, kültürel ve ekonomik değerlerimiz ülkemizin ve milletimizin geleceği avuçlarımızdan kayıp gitmektedir.

Uzun bir süredir diyoruz ki;

Siyasette “LİYAKAT”
Ticarette “LİYAKAT”
Sanatta “LİYAKAT”
Bürokraside “LİYAKAT”; Dinine, diline,rengine bakmadan
İllâda “LİYAKAT”!

Devlet yönetiminde asl olan akrabalık bağları ve ahbap çavuş ilişkileri değil, “LİYAKAT” olmalıdır.

Beceriksiz olsun bizden olsun, bizden olsun işi bilmese de olur, görmemezlikten gelsin bizden olsun,duymamazlıktan gelsin bizden olsun, çalsın çırpsın, yesin yutsun ama bizden olsun, kim olursa olsun bizden olsun anlayışı Hz. Allah’ın yüce buyruğuna savaş açmaktır.

Vurguna, soyguna, yalana, talana, ahlaksızlığa,arsızlığa, açlığa, sefalete göz yummaktır.

Ülkenin bu hale gelişinin tek nedeni LİYATSİZLİKTİR!

Benim inancım şudur; siyasette, ticarette, kamuda ve toplumun her alanında liyakati tesis ederseniz Anadolu coğrafyasına güneş farklı doğacaktır.

Selam ve hürmetlerimle…