AR DUYGUSU…

​Bugün bir vesileyle İl Göç İdaresi’ne gittim. Erzurum’da yaşayanlar bilir, orası eski Tebriz Kapı Polis Karakolu’nun yeridir. Gözümde, yıllar öncesinden bir hatıra canlanıverdi…

​Yıl, tahminen 1994-1995 olmalı. Genç bir delikanlıyım ve yeni evliyim. Eşim rahatsızdı ama ne sigortam vardı ne de param; doktora götüremiyordum.
​Bir ağabeyimle karşılaştım. Sohbet esnasında içinde bulunduğum çaresizliği anlattım. “Yeşil Kart çıkarsan nasıl olur?” dedi. Çok tasvip ettiğim bir girişim olmasa da başka çarem de yoktu.

​O zamanlar Yeşil Kart çıkarmak şimdiki gibi kolay değildi. Resmi kurumların birçoğundan evrak toplamanız gerekiyordu. Bir arkadaşımla “Bismillah” deyip işe koyulduk. Utana sıkıla bütün kurumları gezdikten sonra sıra karakola geldi.

​Yeşil Kartlı olmayı bir türlü hazmedemiyordum. Ar ediyordum!
Hakkın, benden daha kötü durumdaki insanların olduğunu düşünüyor; gittiğim her kurumda memurların yüzüne değil, ayakkabılarımın ucuna bakıyordum.

​Lafı uzatmayayım, akşama doğru Tebriz Kapı Polis Karakolu’nun önüne geldik. Zurnanın zırt dediği yerdeydik, çünkü karakoldaki memurlardan 2-3 tanesini tanıyordum. Yeşil Kart meselesiyle onlarla yüz yüze gelmeye utanıyordum.
​Karakolun karşısında bir yukarı bir aşağı gidip gelmeye başladım; bir türlü o kapıdan giremiyordum. Bir tarafta eşimin sağlık sorunu, diğer tarafta benim utangaç ve mahcup hallerim…
​Kafamda alıp verirken bir anda şehrin elektrikleri kople gitti! Ortalık zindana döndü.
​Bunu fırsat bilip hemen içeri daldım. Memur arkadaşlar mum yakmaya çalışıyorlardı. Mumu yakar yakmaz hemen evrağı uzattım, imzayı attırdım ve alelacele çıktım.

​Derler ya, “Kul daralmayınca Hızır yetişmez.” Benim Hızırım da belki patlayan bir trafo, belki kopan bir kabloydu… Koca bir şehir beş dakikalığına karanlığa gömüldü; o beş dakika bana Güneş oldu.

Büyüklerin duası dır: “Rabbim unanır yüzlerlerden eylesin”

​Yaşım ellinin üzerine geldi, yıl oldu 2025 ve ben halen daha utanıyorum!

03-11-2025 Hüseyin Karaca