HELALLİK…

Şehit olmuş şehit, beşbine yakın,
Ülkücü abiler af etsin bizi.
Bingöl’lün yiğit evlâdı Hikmet Tekin,
İzmir’de Fırsat Çakıroğlu af etsin bizi.

Parmağı tetikte değil deklenşördeyken,
Davası uğruna nöbet beklerken,
Gelişi geç olan gidişi erken,
Cengiz Akyıldız abi af etsin bizi.

Keşdağlarını inim inleten,
Türk-İslam alemine üşüyorum’u dinleten,
Konuşurdu hiç korkmadan ürkmeden,
Şehit Muhsin Yazıcıoğlu af etsin bizi.

Bir Cuma gününde cami çıkışı,
Korkağı kahretti merdin bakışı,
Turan sevdalısı vatan aşığı,
Sinan Ateş reis af etsin bizi.

Ah ah ne yiğitler gördü bu cennet vatan,
Şimdi Nevşehir’de yiğitçe yatan,
Türk ne demek yer küreye anlatan,
Adını yazmak yasak reis af etsin bizi.

Bir de Arifimiz vardı şirinmi şirin,
Kalem elden düştü mevzular derin,
Baş ucu kitabım en son eserin,
Çağın dede Korkut’u af etsin bizi.

Seksenbeş yaşında hakka yürüyen,
Kar kürermiş gibi hain kürüyen,
Vatan sözkonusu olunca esip gürleyen,
Başbuğ Alparslan Türkeş af etsin bizi.

AR DUYGUSU…

​Bugün bir vesileyle İl Göç İdaresi’ne gittim. Erzurum’da yaşayanlar bilir, orası eski Tebriz Kapı Polis Karakolu’nun yeridir. Gözümde, yıllar öncesinden bir hatıra canlanıverdi…

​Yıl, tahminen 1994-1995 olmalı. Genç bir delikanlıyım ve yeni evliyim. Eşim rahatsızdı ama ne sigortam vardı ne de param; doktora götüremiyordum.
​Bir ağabeyimle karşılaştım. Sohbet esnasında içinde bulunduğum çaresizliği anlattım. “Yeşil Kart çıkarsan nasıl olur?” dedi. Çok tasvip ettiğim bir girişim olmasa da başka çarem de yoktu.

​O zamanlar Yeşil Kart çıkarmak şimdiki gibi kolay değildi. Resmi kurumların birçoğundan evrak toplamanız gerekiyordu. Bir arkadaşımla “Bismillah” deyip işe koyulduk. Utana sıkıla bütün kurumları gezdikten sonra sıra karakola geldi.

​Yeşil Kartlı olmayı bir türlü hazmedemiyordum. Ar ediyordum!
Hakkın, benden daha kötü durumdaki insanların olduğunu düşünüyor; gittiğim her kurumda memurların yüzüne değil, ayakkabılarımın ucuna bakıyordum.

​Lafı uzatmayayım, akşama doğru Tebriz Kapı Polis Karakolu’nun önüne geldik. Zurnanın zırt dediği yerdeydik, çünkü karakoldaki memurlardan 2-3 tanesini tanıyordum. Yeşil Kart meselesiyle onlarla yüz yüze gelmeye utanıyordum.
​Karakolun karşısında bir yukarı bir aşağı gidip gelmeye başladım; bir türlü o kapıdan giremiyordum. Bir tarafta eşimin sağlık sorunu, diğer tarafta benim utangaç ve mahcup hallerim…
​Kafamda alıp verirken bir anda şehrin elektrikleri kople gitti! Ortalık zindana döndü.
​Bunu fırsat bilip hemen içeri daldım. Memur arkadaşlar mum yakmaya çalışıyorlardı. Mumu yakar yakmaz hemen evrağı uzattım, imzayı attırdım ve alelacele çıktım.

​Derler ya, “Kul daralmayınca Hızır yetişmez.” Benim Hızırım da belki patlayan bir trafo, belki kopan bir kabloydu… Koca bir şehir beş dakikalığına karanlığa gömüldü; o beş dakika bana Güneş oldu.

Büyüklerin duası dır: “Rabbim unanır yüzlerlerden eylesin”

​Yaşım ellinin üzerine geldi, yıl oldu 2025 ve ben halen daha utanıyorum!

03-11-2025 Hüseyin Karaca

ERZURUM’DA KITLAMA ÇAY VE DADAŞ KÜLTÜRÜ

Erzurum’da Kıtlama Çay ve Dadaş Kültürü

​Erzurum’da çay, sadece bir içecek değil, kadim bir Dadaş kültürüdür. O, “Kıtlama”, yani “ısırma” ritüeliyle başlar. Çayın kendisi değil, elbette ki o meşhur kesme şeker ısırılır.
​Erzurum’da çaya şeker katılmaz. Fabrikadan gelen kalıp şekerler, özel bir keserle özenle küçük parçalara ayrılır. Bu parçalar, şeker taslarına konulur ve çay ile birlikte servis edilir.

​Bizim buralarda, çaya kaşık sokulmaz. Zira inanılır ki, kaşık çayın namusunu lekeliyor!

​Çay içicilerine biz “Keyifçi” deriz. Keyifçiler, ağızlarına attıkları o tek bir minik şeker parçasıyla neredeyse iki bardak çayı keyifle yudumlayabilirler.
​Erzurum’un çay tutkusu başkadır:
Erzurum’da çay muhabbettir, çay sohbettir, çay hürmettir, çay sevgidir, çay huzurdur, çay sükûnettir, çay nezakettir…
Velhasıl, çay Erzurum’da yaşamsal sıvıdır. Hakiki bir Dadaş, ortalama günlük 40 bardak çay içebilir… Hatta o kırkı bile geçebilir!

​Ne güzel söylemiş o eski söz: “Gönül ne çay ister, ne kahve hane, gönül muhabbet ister, kahve de çay da bahane.”

​Evet, çay bahanesiyle ne muhabbetler filizlenir; sobası nar kesilmiş Erzurum kahvehanelerinde…

Erzurum’da çay ısmarlayan da mutlu olur, o sıcak çayı yudumlayan da.
​Neyse, sobaların yanmasına az kaldı. Söyleyeceklerimizi kıtlama çay eşliğinde, bir soba başı sohbetine saklayalım…

​Çaylakalın…