✍️ AMCAM ve MUCİZE
Askerden yeni geldiğim yıldı, rahmetli amcam Dilovası’nda Çolakoğlu demir fabrikasında kendi arabasıyla çalışıyordu.
Erzurum’da kış şartları ağır olduğu için aynı fabrikada bana da iş ayarlayıp beni yanına çağırdı.
Amcamın çağrısına bigane kalmayıp bindim otobüse düzdoğru Gebze’ye gittim. Gittiğim günde hemen iş başı edip Enter marka bir kamyonda işe başladım…
Arabayla demir fabrikasında eriyen demirlerin atık maddesi olan cürufları fabrika dışında bulunan döküm alanına çekiyordum…
Dolu boş kantara girip kantar fişlerini biriktirip ay sonunda hesap görürdük….
Neyse, bir gün yine arabayı sıcak cüruf yükleyip kantara geldim, tam 18 ton civarında bir yük mevcuttu arabada, o teknolojide bir araç için fevkalade fazla bir yüktü…
Fabrikanın çıkışı bayağı bir dik rampa ve inişide öyle… Birinci vites rampayı ölü diri çıktım, tam inişe dönmek üzere 1. vitesten 2. vitese atacağım sırada vites kolu şanzımanın üzerindeki yuvadan çıkıp elimde kaldı. Araba 18 tonla yeniş aşağıya döndü ki sormayın gitsin… Vites yok, havalar boşaldı firen tutmuyor, elimde bir tek direksiyon kalmış…
Bu arada döküm alanı rampanın bitiminde sol tarafta, az ilerisi E 5 karayolu, eğer arabayı durduramayıp E 5’e çıksam su gibi akan yolda kaza değil katliam olacak!
Bir yandan bildiğim bütün duaları okuyor, diğer taraftan tabiri caizse gemiyi sağ selim bir şekilde limana çekmem gerekiyordu…
Rampanın bitimine yakın bir yerde yolun sağına hemüz yeni dökülmüş bir toprak yığını gözüme çarptı, hiç tereddüt etmeden direksiyonu kırdım toprak yığınına doğru. Araba öyle bir çarptı ki toprak yığınına, vücudum öyle bir çarptıki ön cama parişan oldum. Ama araba durmuş, ayaklarım titriyor bir türlü arabadan inemiyorum…
5-10 dakika sonra kendime gelip, hurda götüren bir arabaya binip fabrikaya gittim. Gece geç saatler olmasına rağmen amcam çalışıyordu… Amcama durumu anlattım, dediki; “Geç yat yat dinlen, yarın gider bakarız”
Sabah amcamın arabasıyla arabanın yanına gittik…
Amcam ellerini kaldırıp”Allah’ım sana şükürler olsun” dedi… Küçük bir şaşkınlık yaşadım, amcam, kazayı bu kadar ucuz atlattığımamı şükür etti, yoksa başka bir şeye mi diye…
Ve başladı konuşmaya:
“Hüseyin, iki gün önce arabayla bu toprağı döküm alanına götürüyorum, tam burada arabanın lastiği patladı kriko kaldırmayınca bende toprağın bir kısmını damper yapıp buraya boşalttım”
Belkide o lastik patladığında amcam ne kadar kızmıştır, yeğeninin ve bir sürü mahsunun hayatını kurtaracağını bilmeden…
Belkide “Sizin hayır sandığınız şer, şer sandığınız şeyde hayır vardır. Allah(c.c.) bilir, siz bilmezsiniz.” ayeti kerimesi ilham olmuştu amcama… Allah bilir…
Tam bir mucize yaşamıştık amca yeğen…
Hayatımın her alanında hep mucizem olmuştur amcam, ruhu şad, mekânı cennet olsun…
Rahmet, minnet ve büyük özlemle…