AĞLADIK

Tek yürek olduk yetmiş altı milyon,
İsimleri Mehmet Soy adları Türk’e ağladık.
Kılıç artıklarını artık bizden saymıyom,
Sarıldık biz bize öfke öfke ağladık.

Dağı taşı yerle yeksan olsun idlib’in,
Ocağına şivan düşsün alçak sebebin,
Millet kavrulurken sinsi sinsi gülenin,
Dudağına mimiğine söve söve ağladık.

Takvimler şubatın yirmi yedisi.
İki bin yirminin başı daha Türkçesi,
Öyle derin acı ki yoktur böylesi,
Dizimize yüzümüze vura vura ağladık.

Kin ile dop doldu il, ilçe, bucak,
Neşe gram gram, gam kucak kucak,
Yine yeniden yüzünü catmış mübârek sancak,
Ay yıldızına baka baka ağladık.

Vehasıl anlatamıyorum tam meramımı,
Kan içersem belki alır gamımı,
Otuz altı aslanın son namazını,
Yüreklerde kıla kıla ağladık.

KAPTIRDIM

Umutlarım yeşermeden kurudu,

Deli deli coşan sele kaptırdım.

Bir yanımda gonca lanmıştı gülüm,

Yalana riyaya fel’e kaptırdım.


Şefkat ile besledim bende ki seni,

Kin ile mi büyüttün sendeki beni,

Tarlası yüreğim güzlük ekini,

Sinsi sinsi esen yele kaptırdım.


Dedim ki gizleyeyim afaganımı,

Gizledikçe sıktı yaktı canımı,

Yüreğimde bitmeyen heyecanımı,

Bedbaht çift çatallı dile kaptırdım…

Arıza 3

Sen gidince buralardan bon boş kalıyor  şehir ve insan..

Tıpkıı Kıbrıstaki ölü şehir Maraş gibi…

Dağ başında terk edilmiş müstakbel sahiplerinden onarılmayı bekleyen viran olmuş bir köy gibi…

Örümcek ağıyla örülü kapılar gibi…

perdesiz pencereler gibi…

Dumansız bacalar….gibi..

sokaklarında oyun oynayan çocukların olmadığı mahlleller gibi….

Sadece sensizliğin korkunç  sesini bastırmya çalışan  neredesin? neredesin? Diye haykıran bir insan ve  lisan,

Sen hiç gitme buralardan vallahi virane oluyor şehir ve  insan…

Sen gidince güneşte hükmünü yitiriyor,sarı kızıla, kırmızı beyaza dönüyor gibi,

Üşüyor donuyor ve viraneye dönüyor şehir ve insan…

Ne bileyim yada bana öyle geliyor belkide…Belkide doludur anlamsızlıklarla..

Anlam yüklenmemiş kavgalarla sevdalarla…

Karga sesini bülbül sanalarla…

Ağlanması gereken güldüğümüz fıkralarla

Kirli camlardan  bakıp kirli görenlerle…

Belki de yokluğunu hisettirmiyorsun kimseye,

Yada hisetmiyor benim gibi hiç kimse..

Sokaklar sesiz ve sensiz diye hiç kimse şiir yazamıyor sana…

Sendeki güzel hasletleri göremeyen körler diyarıdır belkide…

Ben yine burada seni bekliyorum gelişinle şenlensin viran diyar,

Sen gelince buraya bir ben ve bir de bon boş kalmış şehir olur bahtiyar…

Ama sen bir daha gitme vallahi bon boş kalıyor şehir ve insan…

YANARIM

Bana ne kardeşim maçtan skordan,
Ben..!! Halep’teki kardeşime yanarım.!
Ne penaltı bilirim,ne de ofsayt,
Ben..! Kerkük’de ki soydaşıma yanarım..!

Din-i İslam olmuş küffarın kini,
Bir tek mümin yaşayamazken dini,
Biz bu haldeyken kime bildiririz haddini.?
Ben..! Bizdeki halsizliğe yanarım..!

Kanla yoğrulurken körpe bedenler,
Vatanından yurdundan hicret edenler,
Buna rağmen pervasızca gülenler,
Ben..! Sizde ki gamsızlığa yanarım..!

Yanarım da,yanar içim can gibi,
Biraz Gazze biraz Türkistan gibi,
Biraz Fatih biraz Alparslan gibi,
Ben..! Bendeki bu feryada yanarım..!

ŞU ANDA…

Bırakıp bayramı, kurbanı şimdi,
Arakan’da olup ölmek vardı şu anda.!
Kardeş kanı oluk oluk akarken,
İsmail’ce kurban olmak vardı şu anda.!

Vallahi Billahi gamsızız gamsız,
Ateşsiz alevsiz hemde dumansız,
Ümmed-i Muhammed kalmış amansız,
Ebrehelere musallat bir kuş olmak vardı şu anda.!

NİYEMİ AFRİNDEYİM

Osman Gazinin rüyasıyla ordayım,
Akşemsettin’in duasıyla ordayım,
Hazreti Fatih’in gayesiyle ordayım,
Ordayım kutlu Vatan, senin için ordayım.!

Vatan için davam için ordayım,
Derdim çoktu, devâ’m için ordayım,
En meşru kavgam için ordayım,
Oradayım Kızıl Elmam, senin için ordayım.!