GİZLİYİM…

Beni aramayın günahlarım, düşün peşimden,
Yersiz yurtsuz bin pişman da gizliyim…!
Düşün hayalimden, düşün düşüm den,
El-Hak El-Hak diyen bir vicdan da gizliyim…!

Damla idim sel ettiniz, sel beni,
Gülistana el ettiniz, siz beni,
Görse şimdi tanıyamaz gül beni,
Dibi görünmeyen bir ummanda gizliyim…!

Kainat uykuya daldığı anda,
Farklı mekanlarda,farklı zamanda,
Elif adlı bir sevdanın uğrunda,
Vav’a aday bir devranda gizliyim…!

26/12/2019 Hüseyin KARACA

YORGUNLUK ŞİİRLERİM… 3

Bu kahrolası yorgunluk üşenmiyor da beni alıp alıp götürüyor taaa nerelere…!

On beşinde ki saflığıma,yirmi de ki kural tanımazlığıma, otuzun da pespaye insanlara heba ettiğim günlere, kırkında nedametlerimin saçıma kar yağdırdığı senelere…

Bin pişmanlığın tam ortasına bırakıyor beni, yapayalnız tek başıma, çaresiz ismimi yazıyorum pişmanlıklarımın altına büyük harflerle…
Sahi benim ne işim var şimdi bu olunmaz hallerde?

Oysa ki; ölü yürekler cana gelirdi şiirlerim le,
Şimdi zihnim de yorgun, kalemim de…

Belki de yorgunluğumla kar yağmayan bu beldede yeni bir bahar gelir ümidiyle, kardelenlerin açışını bekleyeceğiz…

Hokkımızdaki Misk-i amber kokulu mürekkebimiz kurumasa, yine yeniden hayallerimizi süsleyen periye en bakir cümlelerle şiirler yazacağız…

Yine sevdiklerimizi Huma kuşu yapıp en yükseklere çıkaracağız,
Meleklere eş edip, aminlere karışıp göklerde buluşacağız.

Belki….

Belki de olunmaz bu halimizle bu hüzün diyarında kalacağız ebeden,
Belki de hep hüzün şiiri yazıp, hüzün şairi olacağız bundan sonra.
Ve bi haber olacağız dünyalık zevkten,neşeden ve sevgiden…!

Sahi benim ne işim var şimdi bu olunmaz hallerde…?

Belli ki yine arızaya düştüm herhalde…!!!

Hüseyin KARACA 21.12.2019

Atilla AĞRILI’nın Gönül penceresinden Erzurum… Eminim Erzurum’u hiç böyle okumadınız.

“ERZURUM” BUNDAN DAHA BÜYÜK AD VARMI?

Erzurum adı; Sıladır, kordur, ulu dağlardır. Aziziye, Palandöken, Top dağı, Allahuekberdir.

Dedem şehit, doksan üç harbi, on iki Mart, hürriyet, cumhuriyettir. Ölüp ölüp dirilmek, vatan toprağını kanla sulamak, düşmana mezar demektir.

Şehitler yatağı, mücahitler otağı, gazilerin bulunduğu kahramanlar demektir.

Yiğitlerin harmanı, bahadırların kalesi, koç yiğitlerin meydanı, cengâverlerin cennet makamıdır. Kafkas yanın yolu, Fırat’ın coşkunluğu, Murat’ın kaynağı… Geçmiş ölümlerin, kıyımların, yıkımların, açlık ve sefaletin acısıdır.

Erzurum; Şerefli şanlı zafer günü, tarihin dünüdür. Esaret zincirlerinin kırıldığı, Cumhuriyetin kurulduğu bugündür. Görmeden, yaşamadan, tanımadan kabul edilendir.

Tarihi dokunun, haz ve onurun, Dadaşın, Barın, şiirin ve şairin kendisidir.

Çetin savaşların, unutulmaz destanların, çift başlı kartalların, bir garip sevdaların yaşadığıdır.

Manilerin, türkülerin, ağıtların, çarşı pazarların… Hayat felsefeleri’ inin, maddi ve manevi temizliğin berraklığıdır.

Beyazın, güzelin ve masumun saflığıdır. Sevgidir, duygudur. Edepli, erkânlı insandır. Feleği hicveylemiş Nef’i nin, ah çekip yollara düşen Emrah’ın… Dertli Keremin, Hâk diyen Sümmâni’nin özüdür.

Gönüllerin sesi, ilham aldığımız baş yastık, duygularımızın oluştuğu ailedir. Geleneklere bağlılığın, ehl-i imanın, hayâ duymanın, edepli olmanın, hayrın ve bereketin adıdır. Gönüllerde yer edenlerin, Fukara gönülleri gülşen edenlerin, pirlere hürmet edenlerin, dua almaya gayret edenlerin, Mevla’ya emanet edenlerin dergâhıdır.

Ayağa giyilen Cıstiğin, Zığvanın, Yelek üstü Gazekinin, hartı denen palto’nun… Keyifli günlerin, doyulmaz zevklerin, hayallerin bir başka bahara kaldığıdır.

Palandökende ki Zambağın, Eğerlide ki Kardelenin, Top dağında ki Çiğdemin, Öpüp yüzümüzü sürdüğümüz topraktır. Kol kola, omuz omuza Hoş bileziğin, Tamzaranın, Baş barın, Bar başının, Poççik’in… Hıngelin, Çortutunun, haşılın, hasıtanın, cılbıranın, herlenin, sironun, gavutun, çırtmanın, löbyenin, tıs üvezin tadıdır.

Terbiye ve eğitimin, sevginin ve saygının, yoksulun, düşkünün… Yetimin, kimsesizin, korunup kollanmanın yoludur. Zurna’nın inceden ince içimize döküldüğü, Davul’un bize güç verdiği, Teyyy diye atılan nağranın sesidir.

Çay’ın tutku olduğu, tazelendikçe ömrün uzadığı, kıtlama şekerin dil üstünde tutulduğu, semaverlerin dizildiği, özlemlerin duyulduğudur. Ana yurdudur. Baba yurdudur.

Türli tevir şeylerin olduğu, bizim olan her şeyimizin sessizce, fütursuzca, işgüzarca, kaybolduğu… Eski mahallelerin şimdilerde arandığı memlekettir. Erzurum adının büyüklüğünü unutanların, şahsi ikbal peşinde koşanların… Erzurum isminin, siyaset üstü olduğunu anlamayanların yok olduğu şehirdir.

Erzurum adı büyüktür. Bundan daha güzeli yoktur.

Teşekkürler kıymetli hocam Atilla AĞRILI

KIZIL SEVDA…

Sen olmasaydın yoluna baş koyduğum ey Kızıl sevdam.!

Güller solar,diller terennüm edemez yürektekileri.!

Manasızlaşır alem fulu olurdu tüm renkler.!

Ne Cenneti anımsatır yeşil.!Ne kırmızı cehennem alevini.!

Ne kırmızı aşkı sevdayı.!Ne yeşil hatırlatır baharı.!

Ne mavi sonsuzluğu ifade eder.!Ne siyah matemi.!

Sensizlikmi? sorma gitsin,çok ağır vaka.

Sonra nefes almaların beş kuruş etmez yüktür can sağlığı.!

Kıymetsizleşir zaman akrep yelkovan gelir cellat gibi üzerine.!

Ya kaleme hasret kağıt,ya kağıda hasret kalem olursun.!

Yazmak için cihanlara sığdıramadın sevdanı iki satıra.!

Yazmak istersin istersinki bu asil sevda, bu kahpe cağa kalsın hatıra.

Ve yoluna baş koyduğum ey büyük sevdam..!

En büyük devletim sen bin cihana değişmem.

Sensiz gülüp oynamayı senli gama değişmem.!

ÂRŞ-I ÂLÂ TİTRİYOR…!

Şimdi siz bu yazıyı okurken, Doğu Türkistan’da eşinin,çocuğunun,annesinin,babasının,kardeşinin,ninesinin,dedesinin gözü önünde bir namus daha kirletildi…!

Şimdi siz bu yazıyı okurken, bir Müslüman Türk daha akla hayale sığmayacak işkencelerle hayata veda etti…!

Şimdi siz bu yazıyı okurken, günahsız bebelerin kelebek kadar kısa ömürleri kızıl Çin çizmeleri altında ezilerek hayattan koparıldı…!

Şimdi siz bu yazıyı okurken, hamile kadınların karnındaki çocuklar canlı canlı kesilip çıkartılarak Çin mutfağında Allah’sızların alemlerine meze oldu…!

Şimdi siz bu yazıyı okurken, Müslüman Türk kanı oluk oluk ata yurdun Osman Batur’suz topraklarını suluyor…!

Şimdi siz bu yazıyı okurken, bırakın gülmeyi tebessüm bile edemiyorum, utanıyorum, sıkılıyorum…!

Şimdi siz bu yazıyı okurken, Çin zindanlarında Ebu gureyfp ceza evinde yapılan aşağılık işkencelerin misli ile muamele gören Müslüman Türk’ün feryatları Çin seddinin duvarlarında yankılanıyor….!

Şimdi siz bu yazıyı okurken, Mazlum feryatları kulaklarımı tırmalıyor,elimden bir şey gelmemenin aczi yetiyle yanıp yanıp kahroluyorum…!

Şimdi siz bu yazıyı okurken, Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti Çin’den alçakları bir avuç dolar için sus pus, kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar…!

En önemlisi ne biliyor musunuz…?

Siz bu yazıyı okurken Ârş-I Âlâ titriyor Ârş-ı Âlâ….!!!

Allah’ın laneti tüm zalimlerin üzerine olsun.