Bir zamanlar Filistin’de de parayla toprak satılıyordu. Bir liralık yeri on liraya satıp kâr ettiğini sananların, o paraya yenilen dedelerinin vebalini torunları bugün kanla, gözyaşıyla ve soykırımla ödüyor.
Yaşananlar bizi kahrediyor; insanlığımızdan, Müslümanlığımızdan ve Türklüğümüzden utanıyoruz.
Körpe sabilerin bombalarla, açlıkla, susuzlukla terbiye edildiği bir dünyaya lanet olsun!
Sadece yutkunuyoruz, elimizden hiçbir şey gelmiyor.
Gelelim bize…
Aynı oyunlar şimdi bizim başımızda. Kanla alınmış topraklarımız parayla yabancılara peşkeş çekiliyor. Umarım bizim torunlarımız böyle ağır bir bedel ödemez, ancak gidişat iyimser cümleler kurmaya izin vermiyor.
Bazı şeyleri görmek için kâhin olmaya gerek yok. Ülkede “parayı veren düdüğü çalar” misali şeyler oldu ve olmaya devam ediyor. Sınırlarımız kalbur misali, elini kolunu sallayarak gelenlerin sayısı küçümsenecek gibi değil. Parayla vatandaşlık çantada keklik, toprak edinmek de neymiş ki?
Eğer bir devlet aklı varsa ki ben böyle bir aklın varlığına inanmıyorum, vatandaşlık edinenlerin vatandaşlıkları derhal düşürülmeli, edindikleri topraklar geri alınmalı ve hepsi sınır dışı edilmeli.
Aksi takdirde dağı taşı saran cobanlık kisvesi altındaki Afgan’larla, şehirleri istila etmiş Suriye’lilerle, memleketin en güzel yerlerini parsel parsel almış Arap’larla ve Türk gibi davranan dahili ve harici kripto düşmanlarımızla başımız büyük derde girecektir.
Kanla bedeli ödenmiş bu vatan ve o kanla kazanılmış kimlik, kim olduğu belli olmayan yabancılara bu kadar basitçe peşkeş çekilemez!
Devlet aklı yüz yıl sonrayı görendir, görmüyorsa ya kördür yada akılsız…